İstanbul-Sao Paolo 12 saat. Sao Paolo’da uçağın önemli kısmı boşalıyor. Boşalan yerlerin tamamı biraz sonra yeniden doluyor. Ve Buenos Aires’e hareket ediyoruz. 2 saat sonra Arjantin’in başkentindeyiz.
Sabah 9’da çıkmıştık. 15 saattir yollardayız. Şimdi saatin 24 yani gece yarısı olması lazım. Oysa 19. Zira Arjantin’le Türkiye arasında 5 saatlik saat farkı var. Onlar güne bizden 5 saat sonra başlıyorlar. Bir başka ifadeyle güneş burada 5 saat sonra doğuyor.
4) Buenos Aires Şehir Gezisi
20 Ocak günü Buenos Aires turu var. Buenos Aires “temiz, güzel havalar” anlamına geliyor. Düzenli geniş caddeler, geniş yeşil alanlar, parklar görüyoruz.
Parklarda “köpek çobanları” görüyoruz. Başka türlü çok çoban biliyorduk, burada “köpek çobanlığı”nı da öğrenmiş oluyoruz. “10-15 civarı irili ufaklı köpek gruplarının çiş-kaka ihtiyaçları ile meşgul olan bir kişi” anlamına geliyor köpek çobanlığı.
Yapılarda İspanyol, İtalyan, Fransız mimarisinin etkin olduğunu görüyoruz.
Mayıs Meydanı (Plaza Mayo) aslında İspanyolcada “Plaza Mayor”, Fransızcada “Grand Place” (Büyük Meydan) olarak bilinen ve şehrin merkezinde bulunan meydan. Burada adı “Mayıs Meydanı” olmuş. Meydana bakan Devlet Başkanları Sarayı’nın (Pembe Köşk: Casa Rosada) balkonlarını seyrediyoruz. Bu balkonlardan çok siyasi nutuklar çekilmiş burada bulunan kalabalıklara.
Recoletta Semti’nde duruyor otobüsümüz. Burada mezarlık ziyareti ve özellikle “Eva Peron”un mezarının ziyareti var programda. Mezarların her biri adeta birer sanat eseri. Eva Peron Arjantin cumhuriyet tarihinin en önemli simalarından biri. Onu anlatmayı daha sonraya bırakıyorum. Eva Peron Müzesi’ni ziyaret ettiğimiz zamana.
Arjantin Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihini işaret eden 9 Temmuz Caddesi 142 metre genişliğiyle dünyanın en geniş caddelerinden biri. Bu caddenin üzerinde Arjantin’in kuruluşunun 400. Yılı anısına (1936’da) inşa edilmiş olan görkemli bir Dikilitaş (Obelisco) var.
Otelimiz Dikilitaş’a yakın bir yerlerde Maripu Sokak’ta Dazler Hotel. Dikilitaş’la Otelimiz arasında yayalara ayrılmış bir uzun alışveriş caddesi var. Bu cadde üzerinde adım başı kadınlı erkekli “kambio, kambio” diye bağıran ayaklı döviz büfeleri sıralanmış. Doları bankada bozdurursanız 5 peso, bu bağıranlara bozdurursanız 9 peso. Bu durum, ekonomide ciddi problem olduğunu gösteriyor. Yiyecek içecek fiyatları bizim fiyatlara yakın. Arjantin’in ekonomik durumunu değerlendirmeyi de daha sonraya bırakıyorum.
5) Maradona’nın, Messi’nin Mahallesi
Şehir turunun önemli duraklarından biri la Boca Mahallesi. Burası meşhur Arjantin takımı Boca Juniors’un mahallesi. Maradona, Messi gibi dünyaca ünlü oyuncuların yetiştiği takım.
Stadyumlarına “La Bonbonera” (Şeker Kutusu) adını vermişler.
Boca kelimesinin anlamı “ağız” demek. Burası nehrin Okyanusa döküldüğü yer olduğu için bu isim verilmiş.
Burası aynı zamanda Avrupa Kıtası’ndan gelen İspanyolların ilk indikleri yer. Orada kayınpederimi düşünüyorum. Bana anlattıklarını hatırlıyorum. Annesi, babası, bir erkek bir kız kardeşi ile 1920 yılında İspanya’nın Leon şehrinden kalkıp gemiyle bu limana gelmişler. Kayınpederim başkente yakın çiftliklerden birinde doğmuş. 10 yıl sonra yani 1930 yılında babası ve abisini burada bırakarak annesi ve kız kardeşiyle memlekete dönmüşler. Sonra baba dönmüş. Abi Jesus (İsa) ise dönmek istememiş, kalmış buralarda ve bir daha da kendinden haber alamamışlar.
6) Tangonun Doğduğu Mahalle
Boca Mahallesi’nde fakirliği gördük. Üzerinden yoksulluk okunan evler gördük.
Önlerinde müzik eşliğinde canlı tango yapılan, bu şekilde müşteri çekmeye çalışılan kafe-restoranlar gördük.
Bu arada tangocu bir çifte yakalandık. Erkek olan kızımı yanına alıp tango yapar pozisyonunda resim aldırdı. Hanım olan da beni yanına alıp yine tango yapar pozisyonunda poz vermemizi sağladı. Resim işi bitince 200 pesos istediler. 100 pesosla yani 10-15 dolar civarında bir parayla ellerinden zor kurtulduk.
Tango Arjantin’in milli dansı. Boca Mahallesi’nde doğmuş. İspanya’dan, İtalya’dan gelen aileler önce bu mahallenin yoksulluğuyla tanışmışlar. Yerleşip ev bark sahibi olana kadar bu mahallede zor koşullar altında yaşamışlar. Genç erkekler kız arkadaş bulmakta sıkıntı çekmişler. Kadın kalbini çalmanın yolunun müzik ve danstan da geçtiğini bildikleri için başlamışlar erkek erkeğe dans edip kıvırmaya.
Çeşitli garip hareketler… derken ortak yanları olan bir dans çeşidi çıkmış ortaya. Bir müddet sonra karşı cinsin dikkatini çekmiş bu hareketler ve onlar da katılmaya başlamışlar. Buenos Aires’in seçkinler kesimi ise ilk etapta karşı çıkmış bu harekete, yasaklanmasını istemiş. Zira kızlarını tutamaz olmuşlar. Ancak tüm baskılara rağmen tango yayılmışta yayılmış, ünü Arjantin sınırlarını aşıp tüm dünyaya taşmış.
Biz de bir akşamımızı “Tango Show” izlemeye ayırdık zaten… Önce karnımızı doyurdular hızlıca, ardından müzik ve dans…